alıntı
“… In common landscape practice -and here I am referring to a perception of landscape architecture by what is published and awarded in Europe, America, and Australia- landscape architects seem mostly employed to deal with spaces where infrastructure is not. They are employed to say where infrastructure should not be, and are generally expected to create the illusion that mechanical infrastructure is not where it is.
A pastoral modernity holds sway in the public imagination, and thus landscape remains popularly defined as the absence of infrastructure, a condition which says much about the prevailing power of 18th century English aesthetics and very little of the truth about contemporary reality. Further, it seems reasonable to say that by virtue of economic rationalism and the hegemony of architecture and engineering, the infrastructural object or system in question in any deveopment is given a kind of autonomous priority over the landscape into which it is to be inserted.”
Richard Weller’ın An Art of Instrumentality: Thinking Through Landscape Urbanism adlı makalesinden
f. l. olmsted günlükleri 2
F. L., erkek kardeşinin Yale’de okuduğu yıllarda 1 dönem boyunca çeşitli derslere katılır ve sonrasında çiftlikte tarımla uğraşmak istediğine karar verir. Bu tarihlerde devrin önemli tarım yayınlarından biri olan The Cultivator‘ın editörünü ve profesyonel kariyerindeki en önemli gizli özne, peyzaj tasarımcısı Andrew Jackson Downing’i de içeren çeşitli bağlantılar kurar ve yeni bir yayına –The Horticultarist– aylık yazılar yazmak için anlaşma imzalar. Tarım teknolojilerine ilgisini kışkırtan tam da bu gelişmeler olur. Ailesinin sahip olduğu topraklarda yayıncılık hayatına paralel pratik çalışmalarını sürdürür. Yetiştiricilik bir hobi olarak kalmaz, çok büyük meblağlar olmasa da kazanç sağlayabileceği bir notkaya ulaşır üretimi. Yazıyla ilişkisi kopmadığı gibi ilerleyen yıllarda 5 kitaba (ilkinin pek talep gördüğü söylenemez), onlarca makaleye ve editörlüğünü üstlendiği yayınlara imza atar. Yaptığı seyahatlerini kaleme almaya devam eder; ekonomiye ve kölelik düzeninin sosyal yansımalarına olan ilgisi bu gezi notlarının da vurgusu olur. Hayatının ilk profesyonel çeyreğinde bu vesileyle kamuoyunda bir tanınırlığa ve güvenilirliğe ulaşır, peyzaj ve şehircilik projelerinden çok daha önce.
İletişimi sürdürdüğü Downing ile New York’ta görüşmelerinden birinde genç Londralı mimar Calbert Vaux ile tanışır. Vaux ve Downing o sıralarda bir ortaklık kurma aşamasındalardır. Kısa bir süre sonra Downing’in ani ölümü Vaux’yu ortaklıklarının tek patronu yapar ve onlarca işi üstlenmek durumunda bırakır. Bu esnada New York Belediyesi kamusal bir park olması amacıyla bir arazi belirler ve planlanması için bir grup profesyoneli görevlendirir. Bu listede Olmsted de belirli bir tanınırlığa ulaşmış, pratikten çok entelektüel birikimi ile danışman görevi üstlenir. Ancak planlama için görevlendirilen mühendis Egbert L. Viele beklentileri karşılayamaz ve belediye hazırlanan planı askıya alarak bir yarışma açmaya karar verir.
Downing mirası peyzaj tasarımı ofisini yöneten Vaux bu yarışmaya girmeye niyetlendiğinde Olmsted’i ekibine davet eder, pratikten yoksun olduğunu bilmesine rağmen. Yarışmayı kazanırlar. Central Park’ın tasarımı Vaux ve Olmsted’indir artık. Mimarlık deneyimlerinin karşılaştırılamayacağı bu dönemde Vaux ve Olmsted projeyi çeşitli rollerde birlikte üstlenirler, bu noktada Vaux’nun rolünün veriyi tasarıma dönüştüren kişi olarak daha kritik olduğunu (genel kanının aksine) söylemek çok zor olmaz.
Central Park ile başlayan ortaklıkları bazı aralıklara rağmen (Olmsted’in savaşa katılması) birkaç yıl sürer. 1860’ta Brooklyn Prospect Park (Olmsted’in tam da bu sebeple kariyeri açısından en önemli proje olarak gördüğü) için yeniden bir araya gelirler.
f. l. olmsted günlükleri 1
Sanayi devriminin tartışmalarla dolu en sert günlerinden birinde 19. yüzyılın başında dünyaya gelen Olmsted 1903 yılında 81 yaşında öldü. Bu tarihten 5 yıl öncesinde bunama teşhisiyle yatırıldığı hastanede “çizdiğim planları uygulamıyorlar” diyecek kadar işine tutkuyla bağlı biriydi, kuşkusuz.
17. yüzyılda İngiltere’den Massachusetts’e getirilen ilk gruplardan birisi büyük-büyük babasını da taşıyordu.Çiftçi, denizci ve asker olan, politik açıdan aktif sayılan bir aileye sahipti Olmsted. Ailenin 9 çocuğu arasında favori olması ilk çocuk olmasıyla bağdaştırılabilir. Gençlik yıllarında bu ayrıcalıklı durumu babasının koşulsuz desteğiyle sonuçlanacak ve güvenli bir yolda ilerlemesini sağlayacaktır.
Başlangıcı çocukluğuna dayanan doğa sevgisinin ya da ailesinin sahip olduğu kütüphane mirasının önemini tartışmak güç ancak tasarlanmış ya da kusursuza yakın bir proje olmadığının da altı çizilmeli Olmsted’in kariyerinin. Eğitim hayatı yoğun geçmiş olmasına karşın bir meslek adamı olarak yetişmemiş, lise bittiğinde pek çoğu gibi teknik bir uzmanlığın kalifiyesi olamamış Frederick, babasının bağlantıları sonucu bir kitapçıda çırak olarak başlar iş hayatına. Hartford’dan New York’a ilk gelişi de böyle olur ve burada geçirdiği 18 ay kuşkusuz kentle ilgili ilk izlenimlerini oluşturduğu dönemidir. Sık yolculuk yaptığı bu dönem 1 yıllık bir Çin seyahetini de içerir ve dönüşünü takip eden 3 yılını Yale’de geçirir.
frederick law olmsted hakkında
Bu blogu 2007’de gezi notları yazmak için açmıştım. Gel zaman git zaman çok gezdim ama hiç yazmadım. Yine bir gezi dönüşü gördüklerimi düşünüyorum ve paylaşmak istediğim üç kitap var. Bu kitapları okudukça kısa notlar aktarmaya karar verdim.
New York’a ilk kez gittim ve aslında High Line, Storm King ve Noguchi Museum dışında görmek istediğim pek birşey yoktu, vakit darlığından. Bu kısa listeye Central Park’ı eklemek elzemdi çünkü park peyzaj mimarlığı açısından bir dönemin başlangıcı sayılır yani milattır. Mimarı Frederick Law Olmsted de bu sebeple bu mesleğin peygamberidir. Bu yüzden ben de Central Park’a giderek hacı oldum. Literatürde o kadar çok sözü geçer ki F. L. Olmsted’in, çok iyi tanırız ama hakkında detaylı hiçbir şey bilmeyiz. Editörlük-yazarlık geçmişi olduğunu ya da Central Park projesine dahil olana dek mimarlıkla ilgili eğitimi ya da deneyiminin olmadığını ben bilmiyordum örneğin.
Olmsted’in biyografisini bulduğumda Barles&Nobles’da, biyografi okumayı ne kadar sevdiğimi hatırladım ve kitaba başladım. İlerledikçe buradan notlar gelecek.
leave a comment