kozmofol

ters köşe ekoloji

Posted in ekoloji, Kategorilenmemiş by enip on 10 Ara 2019

Bu yazı Mimarlık Dergisi 2019 Temmuz sayısında yayınlanmıştır.

 

PUNA YAYIN’IN YENİ KİTABI TERS KÖŞE EKOLOJİ

Ekolojiye dair neler biliyoruz? Bildiklerimizden ya da bildiğimizi sandıklarımızdan ne kadar eminiz? Puna Yayın’dan Doç. Dr. Ayşen Ciravoğlu’nun editörlüğünde yeni çıkan Ters Köşe Ekoloji bildiğimiz gerçeklerle kurduğumuz konfor alanını sarsıyor. XXI Dergisi’nde 2017’dan beri yayınlanan köşe yazılarından derlenmiş olan yayın mimarlığın çevre sorunları karşısında tutunduğu tavra daha yakından bakmayı öneriyor ve gerçeklik sonrası dünyada ‘Ekolojik olma’ iddiasının ne derece mümkün olduğunu sorguluyor. Bazı sorular ne yazık ki virüs gibi, yayılır ve hatta bünyeden hiç çıkmaz. Kuramsal Açılımlar, Yap Yık At, Kırsalda Yapmak/Yaşamak, Kent ve Alternatif Pratikler olarak dört başlıkta derlenmiş ve 13 yazıdan oluşan kitabın bıraktığı iz de bu şekilde.  

BİLDİĞİMİZ EKOLOJİ

Bildiğimiz Ekoloji, en azından Doğa konseptine yakınlığını tahmin edebildiğimiz, bütüncül bir ilişkiler ağının genel adı olabilir. Bu temel bilgi sayesinde söz konusu ilişkiler ağında canlı topluluklarının birbirini etkilediğini, buna bağlı olarak da neden sonuç ilişkilerini kolaylıkla algılayabiliriz. Bu sayede yeryüzünde yaşanan değişikliklerden hepimizin etkilendiğini, yani farklı kıtalarda da olsak aynı geminin yolcuları olduğumuzu biliriz. 

Oysa bu bilimsel yaklaşıma karşın ekolojinin bugün bir endüstri tariflediğine, iş kollarından ürünlere tüketilebilir her alanda adı geçen, adeta bir yeni ‘inancın’ başında olduğunu da anlayabilmeliyiz. Tam da bu sebeple neredeyse ahlaki bir sorumluluk olarak gördüğümüz bu olguyu, paniğe kapılmış gündemin içinde hakkıyla sorgulayamıyoruz.

Öyle ki sel felaketlerinde dereleri kuruttuğumuzu, depremlerde çarpık yapılaştığımızı, kurak geçen yazlarda tatlı su kaynaklarını tükettiğimizi hatırlıyoruz. Bir yerlerde yakalamamız gereken bir denge olduğunu, hatırlıyor ardından ona ulaşmak için daha da fazla tüketiyoruz. Hem ürün, hem yapı hem de planlama ölçeğinde bir yapma pratiğiyle karşı karşıyayız. Bu sistem içerisinde ekolojik olmak, doğal olmak kaynak tüketimini yanında unutturarak taşıyor. Ekolojinin yalnızca bir çare olarak göründüğü ve bu tüketimi ‘masumlaştıran’ endüstrisi dışında kalan yan anlamlarını keşfetmek isteyenler için derlenmiş Puna Yayın’ın yeni kitabı Ters Köşe Ekoloji, bu dönemde ilaç gibi gelen bir yayın doğrusu.

IMG_8050

TERS KÖŞE EKOLOJİ

İlk bölüm, Kuramsal Açılımlarda Ayşen Ciravoğlu, Can Boyacığolu ve Semin Erkenez gerçeklik sonrası dönemde algımızı, tasarlanmış bir gezegende mimarlıkla ekolojinin yakınlık kurma çabasının gerçekliğini sorguluyor.  Ekolojinin bir doğa olgusu olmasından ziyade toplumsal bir yazın olduğu konusu oldukça önemli. Bu kavrayışta insanın kendini dünyanın merkezinde tanımladığı yaklaşımın doğuracağı sonucun problemine dikkat çekiyor kuramsal açılımlar. Tüm bunlara rağmen dünyadaki pozisyonuna henüz karar veremediği aşikar olan insanın gelecek dönemde beden ve doğa üzerine yeni ilişkiler tanımlayabilmesi doğrultusunda bir ışık yakıyor.

İkinci bölüm YAP, YIK, AT biraz daha bugün olan bitene, hayatımızın çok içinde olsa da Ekoloji ile ilişkilerini kuramadıklarımıza dair. Örneğin Berrak Kırbaş Akyürek ile planlı eskitmeyi endüstri tarihinden bakarak, kullandığımız ürünlerin biçilmiş ömürlerini kabul ettiğimiz bir dünyada tüketmeye programlı yaratıklar olduğumuzu bir kez daha hatırlıyor, halimize acıyoruz. Elif Kendir Beraha konuyu planlı eskitmenin mimarlıktaki karşılığına çekiyor, yıkım teknolojilerini düşünmeye başlıyoruz. Yenisi, daha iyisi için yıktığımızın yüzleşemediğimiz sorunsalı gözümüzün önünden kentsel dönüşen binalarla geçiyor.

Elimizdeki hafriyatın değerlendirilmesi, dolgu olarak kullanılması örneğin, bir zeka parıltısı olarak mı geliyor? Hafriyatı yeniden değerlendirmeye çalışmayı Esra Sert bize anlatıyor. Özellikle de bunu kıyı alanlarında yapmanın sebep olduğu büyük tehlikeye, kıyı ekosistemlerinde yarattığı tahribata dikkat çekiyor. Politika ve Ekolojinin adı çok da konmamış ilişkisine yakından bakıyoruz böylece. 

Üçüncü bölüm Kırsalda Yapmak/Yaşamak, Ekolojik olmayı yanızca kentsel olmaya atfettiğimizi, tüm çözümleri ve de sorunları kentte ararken mimarlığın kırsaldaki rolünü, ekoloji demek zorunda kalmadan, hatırlatıyor. And Akman, Merve Titiz Akman ve Zeynep Durmuş Arsan kentin arka bahçesi gibi algılanan ve ekoloji dendiğinde yalnızca kentte daha doğal olanı yapmaya dair kavrayışı yeniden düşündürüyor bu bölümde farklı yazılarıyla.

Son bölüm olan Kent ve Alternatif Pratikler ise Özlem Bahadır Karaoğlu, Sevgi Baysal, Fulya Özsel Akipek ve Nurbin Paker’in araştırma ve yazıları kentte ekolojinin ‘diğer’ anlamlarını incelikle ortaya koyuyor. Yalnızca yeşil alanlar yaratmanın ya da sertifikalı bina yapmanın ötesinde, sosyal ekoloji diyebileceğimiz karşılaşmaları, yeni üretim tekniklerinin doğal malzemeyle olası ilişkilerine dair ilham veriyor ve yeni bir dağarcık yaratabileceğimizi böylelikle sorunsala yeni çözümler üretebileceğimizi düşündürüyor. Ekoloji ile yan yana pek gelmeyen Hafıza kavramını düşünerek ona yeni bakma biçimleri denemeye devam edeceğimizi ve belki de bu kavramı yeni keşfetmeye başladığımızı düşündürüyor. Bugün bulamadığımız formülleri aramaya devam ediyor olmanın umuduyla sonuna geliyoruz. 

Burada özetleyemediğim çok daha fazlası bu kitapta. Peki yine de ekolojik mimarlık bugün gerçekten mümkün mü? İşte bazı sorular var, ne yazık ki virüs gibi, yayılıyor ve hatta hiç bünyeden çıkmıyor. 

Yorum bırakın